2 Kasım 2014 Pazar

UZAKLIKLAR...fatma iyibilgin: seni bağışladım...

UZAKLIKLAR...fatma iyibilgin: seni bağışladım...: Çok eskidendi… Zaman bir nehir gibi hızla akıp gider ve değişirdi her şey; insanlar, sokaklar, bu şehir, ben… Şaşar kalırdım, deği...

seni bağışladım...


Çok eskidendi…

Zaman bir nehir gibi hızla akıp gider ve değişirdi her şey; insanlar, sokaklar, bu şehir, ben…
Şaşar kalırdım, değişmeyen tek şey sendin içimde…

Sık sık kirpiklerimde birikirdin aklımın sana düştüğü gecelerde;
dayanamaz ağlardım, sen avuçlarıma dolardın, yine de azalmazdın gözlerimde

Ve sensizlik ölüm gibi gelirdi ya bana, o yüzden çok korkardım yokluğunu düşünmekten...
...
Ama bir gün gittin,
hem de gerçekten, tek bir söz etmeden, şöyle yarım ağız bir“hoşça kal” demeden...

Öksüz bıraktın aşkı bu şehirde, biliyor musun?

Öylece kalakaldım ardında, şaşkın, kırgın, aynalarla baş başa…

Yıllar yılı, bir kılçık gibi boğazıma takıldın sanki; 
ne çıkarabildim, ne yutkunabildim…

Öyle zor oldu ki ardında kalan boşluğa alışmam…

Hele ansızın,hele VEDASIZ gittin ya, seni bir türlü bağışlayamadım, 
hiç bağışlayamam sanırdım…

Yanılmışım;
engin bir yürekte temize çekerken aşk kendini yeniden,
rahat ol,seni artık BAĞIŞLADIM!..





****







gençlik hatırası...




Aşk, bende güneş ışığı gibiydi bir zamanlar;
her gören anlardı, sevdalı olduğumu…

Seni severken anlamlıydı yaşamak eflatun çiçekli bahçelerde ve
bir tutkuydu gelişini beklemek, sen bilmezdin...
Begonviller vardı, yazdı, sıcaktı, ben yine de sana üşürdüm durmaksızın...

Bir gün ölümcül bir özlemdi baş edemediğim,
bir gün yollarda kalan gözlerimdi söz dinlemeyen, sen gelmezdin...

Yine de;
hep umuda açardı içimdeki solgun gonca, zamansız...

Ne hazin;
şimdi benim için bir aşk yanılsaması,
unutulmaya yüz tutmuş sisli bir gençlik hatırasısın…


********






22 Ağustos 2014 Cuma

yeniden özlerim...


Bazen gökyüzünün duru mavisiyle,bazen gecenin kalın örtüsüyle gelir
özlemin;
gelir ve kederli bir bulut gibi ağır ağır yerleşir göğsümün tam ortasına…

İşte o an,
durmaksızın yeşeren bir hayal olursun içimin toprağında,
özümü besleyen su damlası olursun…

Ardından, sebepsiz ayrılığımız gelir aklıma, suçlanırım, neden bilmem...
Sisler çöker hüzünlü coğrafyama; sanki yalın ayak kalmışımdır alaca karanlıklarda

Sonra; “gitme” diyen sesin çığlıklanır kulağımda “GİTME!”
Ve mahzun bakışın takılır zihnime, acıtarak…

İşte ben, tam o zaman yeniden özlerim seni tarifsiz,
daha çok özlerim ... daha çok… yeniden…


2 Ağustos 2014 Cumartesi

solgun bir hüzün kaldı aşktan...




peşinden koşacak
başka bir rûyam olmadı;
ne senden önce, ne senden sonra…

birikti sitemler, birikti sözler;
ne söyleyebildim, ne susturabildim…

bazen kaçmak istedim içimdeki senden;
o an kanamaya durdun
aklımın en derinlerinde

şimdi;
solgun bir hüzün kaldı aşktan geriye,
bir de şu kış renginde son bahar…

                                        

1 Mayıs 2014 Perşembe

aşkla dursun zaman...


Ne zaman düşünürsem seni,
ömrüm çoğalmakta
bilir misin?

Bazen gecelerime uğrarsın sen hani,
işte tam o zaman
kelebekler kanatlanır düşlerimde…

Ne zaman özlesem seni,
rüzgârların önü sıra gelir kokun, nefesin 
ve
ne zaman gelsen bana,
   kocaman bir gökkuşağı doğar ufkuma bin bir renkli...
Sonra bir gülümsersin ki, yediverenler açar bahçemde sonsuzluğa…

Sevmek yürek ister, sevmek vefa, sevmek gözükaralık ister, sen de bilirsin;
gözü elam, vefalım, gözükaram,
işte bu yüzden benim seni sevmelerim içimin kışlarında…

Ah sevdiğim ah!
hayat yağıyor üstümüze  farkında mısın?

Haydi gel,
birlikte ıslanalım daha geç olmadan!

Haydi gel artık,
duracaksa, aşkla dursun zaman…

***

28 Nisan 2014 Pazartesi

sensizliği saymazsam...



Her şeyim var biliyor musun?

Dostlarım, sevdiklerim, gözbebeklerim, sağlığım da yerinde 
afiyetteyim üstelik...

Özgürce penceremden girip evimde dolaşan meltem, 
yanı başımda uçsuz bucaksız Akdeniz...

Yaprakta  pırıldayan güneş, dalımda cıvıldaşan kuşlar...

Daha nem olsun, her şey tamam;
sensizliği saymazsam...

17 Nisan 2014 Perşembe

bahar ve sen


Gözlerimdeki
bir seyirlik deniz,
avucumdaki 
bir parça güneş 
ve
bir tutam ay ışığı
her gün
biraz daha yok oluyor
ey sevgili...

Ama işte
yine bahar,
kokun gelir ta yılların
ta yolların ötesinden...

Süt beyaz çiçek
erik dalında mahzun,
bir gözüm güler, 
bir gözüm ağlar...

En son sende yitmişken ben, 
neden tüm başlangıçlarım sana çıkar?

13 Nisan 2014 Pazar

Yakınlarda Bir Yer



Bazı geceler ağır uykularından
uyanırsan sebepsiz yere...

Sevdiğin şarkıları dinlerken
aniden yanarsa yüreğin
ve
bir anlam veremezsen sen…

Hele gökyüzünde dolunayın olduğu
akşamlara karışmışsan oralarda...

Bir de Güneyden esen rüzgârlar okşuyorsa yalnız ruhunu için için...

Bil ki ben, yakınlarda bir yerdeyim; başımda dolunay, radyoda senin en sevdiğin şarkılar…

3 Nisan 2014 Perşembe

BERLİN


Son yıllarda Homelink vasıtasıyla Londra, Paris, Roma, Milano, Amsterdam, Milano, Barselona, Stockholm, Bonn, Düsseldorf, Köln, Brüksel, Venedik, Viyana başta olmak üzere pek çok popüler Avrupa kentini gezip,  tanıma şansı buldum.
Geçen yaz ise Berlin’den bir Homelink değişimcisi ile gerekli tüm yazışmaları tamamlayıp, planlamalarını yaptığım halde bazı özel nedenlerden dolayı bu seyahati gerçekleştiremedim.
Oysa Berlin hakkında öyle ilginç şeyler okumuş ve öğrenmiştim ki, bu dünya kentini mutlaka görmem gerektiğine inanmıştım.
İşte en sonunda bu arzumu gerçekleştirdim ve geçen hafta Berlin’e gittim.
Ben uzun zamandır kendimi bir gezgin sayıyorum aslında. Nasıl mı?
Hani şu “senin evin benim evim” diyerek bizlere alternatif bir tatil sunan Homelink sistemi sayesinde elbette…Ama bu defa Homelink’le değil, Homelink sayesinde edindiğim gezi tecrübemle Berlin’deydim…
Uçak biletini yaklaşık 3 ay önce almıştım. Konaklamak içinse yine internetten, şehrin en merkezi yerinde sevimli-kullanışlı ve ekonomik bir apart daire buldum. Sonrasında ver elini Berlin Strasseleri, ver elini müzeler, ver elini Biergartenler
Berlin, uzun yıllar boyunca büyük acılar çekmiş bir şehir.
 Hitler Dönemi’yle büyük Yahudi Soykırımını  (Holocaust), sonrasında 2.Dünya Savaşı’nı yaşamış ki, bu savaşta şehirde taş taş üstünde kalmamış.
Sonra Berlin Duvarı’yla( (http://tr.wikipedia.org/wiki/Berlin_Duvar%C4%B1)  doğu-batı olmak üzere ikiye bölünen şehirle beraber nice hayatlar da ikiye bölünmüş…O utanç duvarını aşmaya çalışırken pekçok insan canından olmuş… 
Berlin Duvarı 1989 da bizzat halk tarafından dozerlerle sökülüp parça parça edilmiş, aynı gece duvarın çevresinde kol kola eğlenen Doğulularla Batılıların görüntüleri ise bütün dünyaya ibret olmuş.
Duvarın yıkılıp Berlin’in tek bir şehre dönüşmesinden kısa bir süre sonra Doğu-Batı Almanya, Federal Almanya adıyla birleşmiş. Bu birleşmenin iyi mi kötü mü olduğu Almanya’da hala tartışma konusu oladursun Batı Almanya’nın başkenti Bonn, 1990'larda Berlin'e taşınmış. 
İşte o yakın tarihi, o utanç duvarı kalıntıları, savaşta yıkılmış ama sonradan yenilenmiş-onarılmış binaları, taşıtları, ilginç ve hüzünlü bir geçmişe sahip insanlarıyla  Berlin…
Berlin'i gezmeye, kaldığımız apartın çok yakınında olması nedeniyle Berlin Duvarı’nın geçiş noktası olan Checkpoint Charlie’den(http://tr.wikipedia.org/wiki/Checkpoint_Charlie)başladım.
Kitaplardan, belgesellerden biliyordum ama Berlin Duvarı’yla ilgili bilgi ve fotoğrafları tam da gerçek yerinde Checkpoint Charlie Meydanı’ndaki panolarda görmek ve incelemek ayrı bir heyecan oldu.
Checkpoint Charlie'nin hemen yakınında ise Topographie des Terrors denilen bir arşiv binası ve açık hava müzesi bulunuyor.
Chekpoint’ten sonra görmeyi tercih ettiğim yer şehrin simgesi olan Bradenburg Tor (http://tr.wikipedia.org/wiki/Brandenburg) ve hemen arkasındaki parlamento binası Reicstag (http://tr.wikipedia.org/wiki/ Reichstag)oldu.
Bradenburger Tor’dan Postdammer Platz’a doğru giderken solumuzda kalan, sessizlik, soğukluk ve mezarlık hissi veren büyük alanın Holocaust Memorial (http://tr.wikipedia.org/wiki/Holocaust ) adıyla anılan ve Yahudi Soykırımı’nı hatırlatmak amacıyla tasarlanan bir yer olduğunu orada öğrendim.
19. yüzyılda şehrin en şık merkezlerinden biri olan ama 2.Dünya savaşında harabeye dönen ve daha sonra da Berlin Duvarı'nın dibinde kaldığı için uzun süre atıl vaziyette bırakılan Postdamer Platz,1990 larda yeniden inşa edilmiş.
Berlin’in Federal Devletin başkenti olmasıyla ise yeniden düzenlenmiş ve modern bir kentsel tasarım ürünü olarak, Berlin’in gözde alanlarından biri olmayı hak etmiş.
Bradenburger Tor’un önünde uzanan Unter den Linden (Ihlamurlar Altında Bulvarı) ve Friedrich Strasse  ise keyifli yürüyüşler yapmak için harika yerler.
Pergamon Museum (Bergama Müzesi)( http://tr.wikipedia.org/wiki/Pergamon), Berlin’de en çok görmek istediğim yerlerin başında geliyordu ki, ikinci gün ilk işim oraya gitmek oldu
Bergama'dan getirilerek yeniden inşa edilmiş kocaman Zeus Altarı müzeye adını vermiş. O devasa taşlar Türkiye’den nasıl çıkarılmış, nasıl taşınmış insanın aklı almıyor doğrusu!
Gelin görün ki, girişte verilen audio-guide da tapınağın ancak 1/3 ünün burada olduğu, diğer eserlerin Bergama’da bulunduğu anlatılıyor ki bilmeseniz inanırsınız ! Oysa Bergama'da bu muazzam tapınağın yerinde sadece yeller estiğini bilmeyen var mı ki?
Müzede ayrıca Milet şehrinin kapısı, Babil'in 12 metre yüksekliğindeki mavi tuğlalı ve hayvan figürlü  İştar Kapısı, Ürdün'ün önemli yapılarından Mshatta Sarayı'nın cephe parçası ve Konya'dan getirilmiş bir Selçuklu camisinin çini mihrabı da sergilenmekte.
Pergamon Museum’un da içinde bulunduğu bölge, Müzeler Adası olarak adlandırılıyor.(http://tr.wikipedia.org/wiki/M%C3%BCzeler_adas%C4%B1) pek çok müze ve meşhur Berliner Dom' da (http://tr.wikipedia.org/wiki/Berlin_Katedrali) bu bölgede bulunuyor.
Müzeler adasından doğuya doğru gidince Doğu Berlin’in merkezi Aleksanderplatz’a varılıyor (http://tr.wikipedia.org/wiki/Alexanderplatz). Burada alışverişten, eğlenceye aradığınız her şeyi bulmak mümkün. Meydanda pazarlar, panayırlar kuruluyor. Aynı meydanın hemen yanıbaşındaki Fernsehturm’a (http://tr.wikipedia.org/wiki/Berliner_Fernsehturm) çıkınca Berlin’in kuşbakışı seyrine doyulmuyor.
Berlin’’in güneyinde ve duvarın hemen dibinde başlayan Kreuzberg (http://tr.wikipedia.org/wiki/Kreuzberg) adlı bölgedeki Türk Mahallesi’ni gezmek de  hayli enteresandı. İşyeri tabelalarındaki Türkçe İsimler, Türkçe konuşan insanlar, parklarında Türk usülü piknik yapan memleketim insanları bana hep Türkiye’de gezdiğim duygusunu verdi.
Yeme içme faslına gelince; şnitzel de yedim, Berliner donutlarından da ve Berlin'in şu meşhur Weiss Bier’ini  tattım sonunda.
E doğrusu hiçbirinin beni çarpan lezzetleri olduğunu söylemeyeceğim ama şehri gezmenin doyulmaz keyfini de inkar edemeyeceğim...
Ha, çok methini duyduğum halde Tiergarten’e gitmedim ve ihtişamlı yapısıyla göz kamaştırdığı anlatılan Charlettonburg Sarayı’nı gezmeye de zaman bulamadım…
Son olarak diyorum ki, Berlin'de geçirdiğim dopdolu gün sanki bir an gibiydi ve bu gezi, en özel gezi anılarımın içinde yer almayı çoktan hak etti...

24 Ocak 2014 Cuma

Bu Kitap Sana İndi

Birlikte hiç ıslanmadığımız yağmurlar vururken pencereme,
gecikmiş kışlara doğru koşuyor  ruhumdaki son bahar…
Düşün ki
çoktan yakmışım gemileri
Düşün ki
uzak denizleri özleyen dalgalara karışmışım
deli/çılgın/boz bulanık
ufuk yok/ kıyı yok
kaybetmişim rotamı…
Düşün ki
köşe bucak kaçmışım unutmanın soysuz karanlığından
ertelemişim hayatı…
Düşün ki
gönlümdeki uzak sürgünlerin inadına büyütmüşüm aşkı, acıyı
ve
Anla ki
BU KİTAP SANA İNDİ…