11 Eylül 2017 Pazartesi

"Gel!" desem olmaz...





Saymadım hiç;
gidenlerden sonra kaç mevsim 
geçti buralardan?
Sonbahar rüzgârı mı sert,
yoksa şu ağır hüzün mü kalbimi ağrıtan?
Zihnimdeki  fotoğraflar gitgide daha solgun artık,
 daha sarı, daha eski…

Bilmiyorum kaçıncı Eylül bu,
sevda sözcüklerinin anlamını yitirdiği?
Yine de hatıralar çarpıyor  kıyılarıma engel tanımadan,
yeniden çoğalıyor sol yanımdaki ince-sinsi sancı…
Gitgide daha çok yaralanıp,
daha çok kanarken eflâtun düşlerimde,
ruhum hazana yenik yapraklar gibi savruluyor oradan oraya…
Ve o an,
hani içimdeki boşluk çelişirken özlemin şiddetiyle,
dayanamayıp “gitme!” desem; biliyorum çok geç...
“Gel!“ desem; olmaz, olmaz, olmaz…

*****

sen ki...



Olamam başka türlü;
acısına tutkun bir çileciyim ben…
Alnımın çizgisinde birikirken yıllar,
ruhum aşkla direnir zamana.

SEN ki;
hüzün fırtınalarımın tek sebebi!..

Hangi gecikmiş zamanda
anlayacaksın sevdiğini?

Hangi uzak ülkede,
hangi  seherde fark edeceksin
hasretin tükenmediğini?

Hangi ayyaş akşamda düşeceğim aklına,
hangi ağır yalnızlıkta özleyeceksin beni
ve
hangi pişmanlıkta -boş yere- bekleyeceksin, 
kim bilir?!
                                                               
                                

***