9 Haziran 2015 Salı

Kulakların Çınlasın!..


Önce yollar girdi aramıza,
sonra yıllar…
Ayrı ayrı şehirlerde yaşaDık ,
ayrı ayrı yaşlaNdık…
...
Hani bir gün,
kanıksanmış bir ayrılığın hüznüne kafa tutup,
üç-beş kadeh rakının dibinde
yok saymıştık yaşanmamışları.

Hatırlamıyorum;
Mayıs mıydı aylardan, yoksa Haziran mı?
Şimdiki gibi anason kokulu bir ilkyaz akşamıydı işte...
Karşımda sen vardın ve yıldızlar yağıyordu gökten üstüme

O zaman da yıkanmış mıydı Ay denizde sere serpe?
O zaman da karşı kıyılar bu kadar ışıklı mıydı?
Şu kanun çalan adam, aynı adam mıydı? Aynı adam aynı şarkıları mı söylemişti o gece de?
Sahi o zaman da fal tutmuş muyduk şarkılardan?
Sen söyle; O zaman da hasret mi düşmüştü bana?
Anlayamamıştım, neydi beni sarhoş eden?
Şarkılar mıydı aklımı çelen, yoksa dokunamadığım ellerin mi?
...
Bu akşam yine,
sevdanın o vazgeçilmez penceresindeyim...
Yaşanabilecekken kaçırılmış bir aşkın anısına, biraz Akdeniz gönderiyorum sana…
Ve
        isminin dilimdeki mayhoş tadına aldırmadan,
bir tutam hatıra, bir ah,
bir de şarkı gönderiyorum…
“Kulakların çınlasın!”


***