20 Ekim 2017 Cuma

unutacağım...





İşte bir yaz daha geçti
sensizliği bırakarak geride…
Bir yaz,
bir mevsim daha bitti
ve sen gelmedin ya,
avaz avaz kalbim yine!..

*
Hatıralar nefessiz kaldı karaya vuran balıklar gibi,
hatıralar soluk soluğa…
Dalgalar sesini taşımıyor artık,
yıldızlar dargın,
pencereme vuran ay solgun...
Aldım,
bir güz ağacının dalına astım yokluğunu...
*
Sorsam şimdi
“umut etmek nereye kadar,
 beklemek nereye?”
Ve söylesen;
"zamanın yenemediği bir aşkın katili olmak
ağır gelmeyecek mi sana?"
*
Ben mi?
İsmini her duyduğumda içim kamaşacak besbelli,
ama zamanla unutacağım her şeyi…
“Hiç kalmadı gözlerim yollarda”
 diyeceğim,
“hiç sevmedim kimseyi!”
Sonunda unutacağım, 
düşe kalka unutacağım seni;
her şeyi unuttuğum gibi!..


********

11 Eylül 2017 Pazartesi

"Gel!" desem olmaz...





Saymadım hiç;
gidenlerden sonra kaç mevsim 
geçti buralardan?
Sonbahar rüzgârı mı sert,
yoksa şu ağır hüzün mü kalbimi ağrıtan?
Zihnimdeki  fotoğraflar gitgide daha solgun artık,
 daha sarı, daha eski…

Bilmiyorum kaçıncı Eylül bu,
sevda sözcüklerinin anlamını yitirdiği?
Yine de hatıralar çarpıyor  kıyılarıma engel tanımadan,
yeniden çoğalıyor sol yanımdaki ince-sinsi sancı…
Gitgide daha çok yaralanıp,
daha çok kanarken eflâtun düşlerimde,
ruhum hazana yenik yapraklar gibi savruluyor oradan oraya…
Ve o an,
hani içimdeki boşluk çelişirken özlemin şiddetiyle,
dayanamayıp “gitme!” desem; biliyorum çok geç...
“Gel!“ desem; olmaz, olmaz, olmaz…

*****

sen ki...



Olamam başka türlü;
acısına tutkun bir çileciyim ben…
Alnımın çizgisinde birikirken yıllar,
ruhum aşkla direnir zamana.

SEN ki;
hüzün fırtınalarımın tek sebebi!..

Hangi gecikmiş zamanda
anlayacaksın sevdiğini?

Hangi uzak ülkede,
hangi  seherde fark edeceksin
hasretin tükenmediğini?

Hangi ayyaş akşamda düşeceğim aklına,
hangi ağır yalnızlıkta özleyeceksin beni
ve
hangi pişmanlıkta -boş yere- bekleyeceksin, 
kim bilir?!
                                                               
                                

***

13 Ağustos 2017 Pazar

AŞK koca bir yalan...


Bir zamanlar, 
AŞKın ölümsüz olduğuna inanırdı...
Bir zamanlar,
sırf ölümsüz AŞKlar var diye
çok severdi yaşamı!..
...
Hiç bilemedi;
  bunca yıl nasıl böylesine korudu-kolladı AŞKı?
Ne zaman sevdi onu, ne zamandı onunla ilk gözyaşı?
Ne zaman başladı, ilk gördüğünde mi, eline ilk değdiğinde mi?
Ruhu hangi ezelden beri onunla güzellendi?

...

12 Ağustos 2017 Cumartesi

Kulakların Çınlasın


Önce yollar girdi aramıza,
sonra yıllar…
Ayrı ayrı şehirlerde yaşaDık ,
ayrı ayrı yaşlaNdık…
...


10 Mayıs 2017 Çarşamba

bir bahar daha...


Bir bahar daha gelip geçiyor
bu şehirden...
Turuncu renkli günbatımları
çeliyor aklımı...
Umutla
papatyalardan soruyorum aşkı...
Gökyüzünde çığlık çığlık kırlangıçlar,
ruhumda eskimeyen o deli RÜZGÂR...
“Aldırmayayım” diyorum,
olmuyor!..

Bir bahar daha gelip geçiyor içimden...
Gül kokulu sabahlarda ince sancılar,
uzak bir kentin kül rengi akşamlarında SEN…
Özlemin bir çığ olup çoğalıyor sol yanımda,
saplanıp kalıyorum yokluğuna
ne yapsam da!..

Bir bahar daha geçip gidiyor Yüreğimden, SEN geçip gidiyorsun…
Aşkın kalıyor geriye hüznümü besleyen;
biraz yasak, biraz gizemli…
Bir de hayalin; biraz sitemli, biraz kederli…




***

26 Nisan 2017 Çarşamba

kalp kalbe karşıdır...



Akdeniz’in kıyısındaki bir şehirde güneş doğmak üzereydi.
Herhangi bir kadın, herhangi bir evde, 
bulundukları odadaki insanlara aldırmadan
karşı koltukta oturan adamın gözlerine baktı uzun uzun…
Adam da ona…
O an kadının nabzı kulaklarında yankılandı…
(Yine o anda, çok yakında bir yerlerde küllenen yangınlar tutuştu!..)
Kadın derin bir soluk aldı ve adama:
”Ne zaman geldin? Ne zaman döneceksin?
Ne olur bu defa hemen gitme!
Biraz yanımda kal ne olur, biraz benimle kal!” diye sızlandı.
Adam duraksadı;
”Bunu ben de çok istiyordum ama sana nasıl söyleyeceğimi bilemiyordum,
istiyorsan elbette kalırım!” dedi.
Kadın mutlulukla sarhoş, yerinden kalktı, gitti adama sarıldı ve sol yanağına bastırarak,
öptü, öptü, öptü!
Rüzgâr aralık kalmış pencereden süzülerek kadının üzerinde esti.
Kadın üşüyerek uyandı ve o an gördüğünün bir rüya olduğunu anladı...
Anladı ama inanamadı; dudaklarında hâlâ onun sıcaklığı varken, yaşadığı şey sadece bir rüya olabilir miydi?
Aynı rüyayı ikinci kez göremeyeceğini bildiği halde, yeniden ve umutla gözlerini kapadı!..
Aynı kentte, aynı saatlerde, herhangi bir otel odasında, herhangi bir adam, başının altındaki kuştüyü yastığı yumruklayarak havalandırdı, yeniden uyumayı denedi, olmadı…
İyi değildi, başı zonkluyor, midesi yanıyordu.
Akşamdan kalmalığın kekremsi tadıyla yutkunmaya çalıştı ama beceremedi.
Susamış, dili damağı kurumuştu; belli ki yine sırt üstü ve ağzı açık sızakalmıştı.
Belki de uyku ile uyanıklık arasında geçen saatler boyunca gördüğü o karmaşık rüyadandı bu huzursuzluk ve bedbinlik duygusu...
Saatine baktı, neredeyse gün doğmak üzereydi.
Yıllar sonra ilk kez, sadece bir iki günlüğüne geldiği ve çok sevdiği bu Akdeniz kentinin bu otel odasında ruhunu teslim alan mutsuzluğu ve şu an kendisini sığınmacı gibi hissetmesine neden olan geçmiş hatalarını düşündü!..
“En iyisi kalkmak ve bu huzursuz, bu rahatsız uyuklama halinden kurtulmak” diye mırıldandı.
Doğruldu, balkonun denize bakan kapısını araladı, odaya çam, kekik ve iyot kokusu doldu.
Güneş, dünyaya sızmaya çalışa dursun, o hızla odasından çıktı.
Havuz başındaki dağınık şezlongların arasından geçerek sahile indi.
Nisan'ın son günleri ve bu güzel deniz kentinin yaz mevsimine göz kırptığı en özel zamanlardı.
Yüzünü ufuktaki gün doğumu renklerine çevirdi, kumlara gömülerek ve ıslanarak, ağır ağır güneşe doğru yürüdü.
Onun yaşadığı kentte, onun baktığı yerlerden ve onun gezdiği kıyılardan gündoğumunu izlemenin farkındalığıyla zihni gölgelendi...
Hüznü hızla yoğunlaştı, yüreğinin özlemle ağırlaştığını hissederek; 
Ah şu anda yanımda olsa!” diye inledi…
O an sabah rüzgârıyla uçup gelen kırmızı bir gül yaprağı, sol yanağına çarptı.
Adam merakla yanağına dokundu, gül yaprağını istemsizce yakaladı,
kokladı, kokladı, kokladı!..

***

30 Mart 2017 Perşembe

yapma sevgili!..



Yapma sevgili,
yapma!

Sen ki gökmavi Akdeniz,
sen ki solmayan kış güneşi,
sen ki yaz esintisisin bana...
Ama
giderek azalıyorsun içimde,
bunu yapma!

Bak yine bahar, yine döner başım;
kokun gelir ta yılların, ta yolların ötesinden...

Süt beyaz çiçek erik dalında mahzun,
bir gözüm güler, bir gözüm durmadan ağlar... 

Şimdi söyle!
En son sende kaybolmuşken ben, 
 neden tüm yollarım sana çıkar?



***

aşk bir ateşe benzer...


Aşk bir ateşe benzer,

yandı mı

kimseden gizlenemez!Aşk bir ateşe benzer,

yandı mı

kimseden gizlenemez!

Oysa SEN,

gençliğimin o karlı kentinde

özenle saklayıp kalbinin ateşini,

özünle sevmişsin

aşk taslayanlara inat!..

BENse

senden habersiz, 

belki biraz umarsız,

yitik bir sevda için 

düş biriktirmişim ılıman iklimlerde;

aşksız şarkılar gibi anlamsız, 

terk edilmiş şehirler kadar sessiz ve yalnız…





****