7 Temmuz 2016 Perşembe

Artık Seni Sevmiyorum Ankara...




Ayrılığı ben istemiştim!..
Öyle üzülmüştü ki, hiç konuşmamış,‘’neden?’’ diye sormamıştı.
Dik duruşundan taviz vermeden; ‘’Bana güvenmiyorsun, ben asla bitirmek istemezdim, ama terk eden olmak seni mutlu edecekse, GİT!’’demişti…
Ve o beni son kez öpüp yolcu ederken, ruhum acıdan ve pişmanlıktan adeta yanmıştı, kavrulmuştu…
Oysa nasıl isterdim, ’gitme!’’ demesini…’’Seni seviyorum, beni bırakma!’’demesini…
Gençlik işte, toyluk işte; sonraları, kendi hayal dünyamın bana kurduğu bu tuzağın sonuçlarına katlanmak o kadar ağır geldi ki…
Geriye dönemedim, bir daha asla arayamadım, sesini duyamadım.
Karanlık odamda döktüğüm kanlı gözyaşlarına ise bir tek soğuk Ankara geceleri şahit oldu.
!
O akşamdan tam 6 yıl sonra bir öğle üzeri ansızın onunla karşılaştığımda, evli ve çocuklu bir kadındım.
Suçlandım, yüzüne bakamadım.
Ayaküstü konuştuk; ‘’değişmemişsin’’ dedim, titreyen sesime mani olmaya çalışarak.
Üniversiteyi yarım bırakmıştı, çalışıyordu.
Dediğine göre,” kafasına göre birini bulamamıştı,benden sonra!..”
(Gururum okşanmıştı, bencilce sevinmiştim halâ yalnız olduğuna…)
Bense,‘’çok mutluyum’’ dedim’’ (bir havayla, nedense!) "evlendim, bir de kızım var ayrıca…’’
Sustu; ağzını belli belirsiz bükerek, hafifçe gülümsedi...
!
Bu onu son görüşümdü. Kaybettim izini. (Ya da öyle olması gerekiyordu!)
Sık sık geri dönüşler yaşardım; bir isimle, bir bakışla, bir şarkıyla…
İçimi daima hüzün kaplardı onu hatırlayınca; konuşunca kocaman açılan gözlerini özlerdim, ellerimi kaçamak tutan ellerini…
!
Bu olaydan tam yirmi beş yıl sonra bir gece internette gezinirken parmaklarım istemsiz olarak onun ismini tuşlayıverdi.
Keşke adını unutmuş olsaydım, keşke onunla ilgili kayda ulaşamasaydım!
Ölmüştü, hem de yıllar önce!..
Şoktaydım; bir daha, bir daha okudum...Bir türlü inanamıyordum, inanmak istemiyordum...
Kahrettim kendime; o ölmüştü ama ben onca zaman hiç bir şey duymamıştım, bilmemiştim.
O gece sanki dipsiz bir kuyuya düşmüş gibiydim, o gece hayatımın en karanlık, en uzun gecesiydi.
Bir kez daha onu kaybetmenin, hem de gerçekten kaybetmenin acısı o kadar derindi ki...
Meğer beni/bizi asıl o terk etmişti de, benim bundan hiç haberim olmamıştı.
İşte o andan itibaren hatıralarımın boynu hep bükük kaldı, hatıralarım yetim kaldı…
(Ona öyle kızgındım ki; bunu bana nasıl yapardı!?)
                                                                               ...             
 Şimdi, ne zaman onu düşünsem;
            karlı bir Ankara akşamında, o sokağın başında beni bekleyişi geliyor aklıma ve hâlâ inanamıyorum yaşamadığına!..
                                         
Madem ki o yok artık, SENİ SEVMİYORUM ANKARA!

*********