26 Mayıs 2012 Cumartesi

Uçmak korkusu...





Yaz sezonu nedeniyle ardı arkası kesilmeyen uçakların, deniz üzerinden gelip, yere iyice yaklaşarak havalimanına süzülmelerini izlerken, içimde o tanıdık korku belirdi, panikledim(!)
Uçmak…
Uçmak dedim de; İstenmeyen bir durumdan kurtulmak için, hızla ortadan yok olmak da uçmaktır, bir yere yetişmek için süratle gitmek de uçmak...
Yüksek bir yerden hızla aşağı düşmek uçmaktır ama diğer yandan üzüntü, endişe ya da korkudan yüzümüzün solması da uçtu diye tanımlanır…
E güneş altında çok kalan bir nesnenin rengi de uçar…  
Sevinçten de uçulur, keyif verici bir maddenin etkisiyle de…
Aslında uçmak, kuş ya da kanatlı böceklerin, uçakların vs.nin düşmeden havada yol almasıdır.
(Hadi canım, doğru söyle!..)
Aslında “uçmak” deyince ilk akla gelen şeyin uçak ya da benzeri bir araçla uçmak olduğu ortada.
E siz bakmayın canım benim lâfı böyle evirip çevirdiğime, anlatacağım şey de uçakla uçmakla ilgili zaten.
Ağustos ayında yapacağım yurt dışı seyahati için internette ekonomik uçak bileti ararken, son yıllarda ne kadar sık uçak yolculuğu yaptığımı düşündüm.
Hızla çoğalan özel hava yolu firmalarının kaliteli hizmeti, yaşadığımız şehirden uçakla gidebileceğimiz merkezlerin çoğalması, hava yoluyla seyahatin ucuzlaması ve de galiba internet vasıtasıyla, oturduğumuz yerden ucuz ve kolay bilet almanın, üstelik hızlı ulaşımın ve güvenli yolculuğun dayanılmaz keyfi…
Güvenli yolculuk dedim de…
Bundan yıllar önceydi. Yine bir yurt dışı seyahati için uçakta yerimizi almış, kalkış ikaz ve anonsuyla kemerlerimizi bağlamıştık.
Uçak hızla hareket etmiş, önce burnu kalkmış, sonra yerle teması kesilmişti. Ben tatile başlamanın mutluluğuyla tam aşağıdaki manzarayı seyrediyordum ki birden, karın boşluğumdan göğsüme doğru  bir baskının yükseldiğini fark etmiştim.
Bu öyle bir şeydi ki; yoğun bir heyecan ve korku duygusu, bir çarpıntı, bir çaresizlik, bir kıstırılmışlık duygusu…En beteri de, güvensizlik duygusuyla şahlanan, düşmek ve ölmek korkusu... Bu daha önce hiç yaşamadığım tam bir karabasandı.
Hani güvenli yolculuk dedim ya, o anda kimse beni uçakla uçmanın güvencesi hakkındaki "palavra"ya inandıramazdı...
Panik halinde, yanımda oturan eşime ve ablama dönüp fısıldadım;
“Ben çok kötüyüm, acayibim, dayanamayacağım, ben gidemeyeceğim!”
İkisi birden, şaşırarak ve alay ederek yüzüme baktılar;
”Saçmalama be, nerden çıktı bu?”
“Çok korkuyorum, elimde değil; düşecekmişiz gibi, sanki ölecekmişim gibi…”
İnanmamışlardı tabi;
“Dur dur, kaptana söyleyelim de yavaş sürsün,hah hah!... Yok yok, en iyisi kaptan seni ilk durakta indirsin… Hah hah hay!”
E durup dururken inanılır gibi değildi ki bu halim; onlarda ciddiye almamışlardı haliyle.
Öyle bir haldi ki;
"Of Allahım, sıkıldım, bayılacağım, hava alacağım, açın şu camı !” desem, olmaz...
”Vazgeçtim, gitmiyorum ” desem, olmaz…
“Düşmekten korkuyorum yaaa…Duruuun ben ineceğim!” diye bağırsam, olmaz…
Düşünürken gözlerim nasıl büyüdüyse, dalga geçmeyi bırakıp, endişeyle elimi tutup beni sakinleştirmeye çalışmışlardı…
“Korkma canım, bak ben yanındayım… Tut elimi, tut elimi!”
(Yanımda mısın?  Heee iyi, birlikte düşeriz öyleyse!...)
O arada ablamın, bana yanındaki sakinleştirici haptan yutturduğunu, bir yandan da “başka şey düşün, başka şey düşün!” diye teskin etmeye çalıştığını hatırlıyorum…
Allahtan çok sürmedi, iki üç dakika sonra, tam boğulmak üzere olduğumu hissettiğim bir anda; nasıl olduysa içimdeki o baskı, o düşmek korkusu, o kâbus, sanki beynimin üstünde açılan kapaktan “pıt” diye çıkıp gitti, gözümün önündeki sisli perde kalktı, kulaklarımın uğultusu kesildi…
E düşmeden(!) ayaklarım karaya bastığındaysa, utanmasam yeri öpecek durumdaydım…
Tatil sırasında, binlerce metre yüksekte uçmakta olan uçakları gördükçe, zaman zaman aynı korkunun vücudumu sardığını hissetmiş, ama uçakla geri dönmekten başka seçeneğim olmadığı için bu duyguyla baş etmenin zorunluluğunu anlamıştım.
Daha sonraları yaşadığım o güvensizlik ve ölüm korkusunun hafif bir panik atak krizi olduğunu öğrendim. Profesyonel bir yardım almadım, ama tavsiyelere uyup korkularımın üstüne gittim ve uçakla yolculuk etmeye devam ettim.
Bir daha da öyle bir travma yaşamadım, yaşamadım da, bu sabah inişe geçen uçaklara baktıkça içimde dolaşan ürperti, o korku durumu neyin nesiydi, işte onu anlayamadım (!)