"Derin ve ihtiraslı sev!Kalbin kırılabilir ama hayatı dolu dolu yaşamanın tek yolu budur." Eric Fromm
20 Şubat 2016 Cumartesi
UZAKLIKLAR...fatma iyibilgin: sevmek, özlemek...
UZAKLIKLAR...fatma iyibilgin: sevmek, özlemek...: Gri, küçük, masum yağmur bulutlarını ve bulutların arasından parlayan iki yıldızı seyretti önce, sonra ay a takıldı gözü. Tanıdıktı ...
sevmek, özlemek...
Gri, küçük, masum yağmur bulutlarını ve bulutların arasından parlayan iki
yıldızı seyretti önce, sonra aya takıldı gözü.
Tanıdıktı ayın yüzü, güleçti ve
aklını başından alacak kadar parlaktı; tıpkı onunla karşılaştığı o akşam üzeri
olduğu gibi...
Doğruldu, ayın
üzerinde onun olası göz
izlerini aradı yine, umutla!..
Kahretsin, gözlerini özlemişti yine!..
Özlemek...
Şu özlemek duygusu nasıl da teslim alırdı ruhu ansızın,
ne işgalci bir duyguydu şu özlemek dedikleri...
Loş odaya, inci taneleri
gibi parlak ama bir o kadar hüzünbaz anılar dağıldı...
...
Tesadüf bu ya...Bunca yıl
sonra, bunca vazgeçişe, bunca yaşanmamış farz edişe ve artık birbirlerini
unuttuklarına inanmışlarken; o koskoca tatil kentinin o en işlek
caddesinde, o büyük ağacın altında dikilirken karşılaşıvermişti bakışları...
Şaşırmışlardı; saçma
sapan, sıradan cümleler uçuşmuştu havada:
-Nerelerdesin?
-Hayırsız!
-Değişmemişsin...
-Hadi canım sen de!
...
Geçmişteki hatalarından,
belki de en çok korkaklıklarından suçluluk duyarak, huzursuz, ayaküstü
konuştular; tutuk, içeriksiz, abuk sabuk...
Başka aşkı yasak
ettikleri iki koca ömrün vebaliyle omuzları düşerken, tıpkı rahat görünmeye
çalışan yeni yetmeler gibiydiler.
Göz göze gelmeye
çekinerek, kâh gelip geçen insanlara, kâh yanlarındaki elektrik direğinde asılı
reklam tabelasına, kâh ayaklarının dibine sürüklenen buruşuk beyaz kâğıda
bakarak bir süre öylece kaldılar.
Bu defa erken davranan
kadın oldu. Adamın omzuna dostça dokundu, konuşmasına fırsat vermeden,
parmaklarının ucunda yükselip, yanaklarından öptü:
-Ben gi..de...yim...Umarım yine görüşürüz!..
-Gö...rü..şürüz!
-Kendine iyi bak!
-Sen de!
Kadın uzaklaşırken, adam mahzun, suskun, düşündü; "Anlatılacak ne çok şey vardı, sorulacak, paylaşılacak...
Ve ertelenmiş ne çok sözcük vardı !.."
Oysa onun ellerini
tutarak; "Gitme!.. İnan seni aramayı çok istedim, ama
yapamadım... Ve seni öyle çok özledim ki!" demek isterdi kadına...
Kadınsa, sıkı sıkı sarılmak isterdi adamın boynuna ve derin derin
koklayarak; "Ben senden sonra
kimseyi sevEMedim ki... Ah bir anlatabilsem seni ne
çok özlediğiMi!" demek isterdi...
*****
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)