31 Mayıs 2012 Perşembe

Akdeniz'e Yaz Geldi...




Haberiniz var mı, Akdeniz’e yaz geldi!
(Aaa, biliyorum sizin oralar hala soğuk, yağışlı, o yüzden sakın ola, size hava attığımı sanmayınız..:))
İki yıl önce bahçeme diktiğim kayısı fidanındaki çiçeklerin meyveye dönüşmesini, meyvelerin sararmasını ve olgunlaşmasını nasıl büyük bir heyecanla izlediğimi bilemezsiniz…
Meyveyi ancak pazar ve market tezgâhında görebilen benim gibiler için, bu öyle inanılmaz bir şey ki, bu bir mucize. Her sabah yeniden sayıyorum kayısılarımı; (1…3…15…32…Benden habersiz götüren olmasın, mesele o…Hele olgunlaşan ilk meyveyi dalından koparıp bir yiyişim vardı ki, tam bir seremoni, tam bir ayin:)
Domatesleri erken dikmişim, mevsim gereği yeterince güneş alamayınca fideler boyuna uzadı; e meyvesi de az oldu bu yüzden, her fidede 3-4 domates…
(Vallahi, her sabah onları da sayıyorum, onlarla konuşuyor, tozlarını alıyorum..:)
Bu sabah artık, “Görmemişin domatesi olmuş, koparıp yiyememiş” durumuna düşmeyeyim diye kızaran domateslerden 3 tanesini kopardım, dilimleyip tuzladım, üstüne biraz da kekik ektim. (Aman da aman kim yetiştirmiş bu domatesleri..:)
Salatalıklar 4 adetti, baktım dalında kartlaşacak, kıydım onları da kopardım. (Ne görgüsüzüm değil mi?)
Sivri biberlerin çiçeği ucunda, çıtır çıtır, mis gibi, dolma biberler de öyle…
Taze fasulyeler erken döktü; kılçıksız, adı üstünde “taze”cik…
Patlıcanlar haftalardır çiçekteydi, bir anda belirginleşip büyümeye başladılar. (E bu hafta patlıcanı oturtmak şart oldu…)
Nanelerimi, dereotlarımı, reyhanlarımı söylemiyorum artık…
Sabah 09.00 sıraları, Antalya Lara Plajı…
Bir göl kadar durgun ve mavi Akdeniz, mavi gökyüzü, yükseklerde beyaz bulut kümeleri…
Sabah rüzgârı, iyot kokusu, ufuk çizgisinde demir atmış balıkçı tekneleri…
Yumuşak dalgaların sesi ve güneşin sudan yansıyan renkleri…
Yanı başımda uyuyan deniz; uzaklarda, uyuyan denizi uyandıran neşeli insanlar…

“Meğer baharın hüzünlerini uğurlarken, yazın böylesine geldiğini ben de fark etmemişim(!)”
Aman! O da ne?
Kumlara sere serpe yatmış sarı saçlı, beyaz tenli kadınlar(!); ağızlarının suyu akarak onları seyreden memleketim insanları… Önlerinden geçerken, ruhumdaki muhafazakar kimliğin utanma ve öfkeyle karışık söylenmesini engelleyemiyorum. “Böyle de açılmaz ki, böyle de yatılmaz ki” dememek için kendimi zor tutuyor; seyir deki adamlara hem kızıyor, hem de bir parça hak veriyorum…

Plajın bu tarafındaki yoğun kalabalığın, sadece toplu ulaşım noktasına olan yakınlıktan değil, yarı çıplak, hatta üstsüz güneşlenen kadınlara olan ilgi ve alakadan kaynaklandığı anlıyorum.
Yakın ağaçlardan ağustos böceklerinin ve kuşların sesi geliyor…Güneş başımı, omuzlarımı yakıyor…
Yani, yaz geldi!

Hiç yorum yok: